Samsung Odyssey Neo G9 49″

Bu makalemde sizlere nispeten yeni sayılan oyuncağımdan bahsedeceğim: devasa bir monitör olan Samsung Odyssey Neo G9. Ürünü alış hikayemi, artılarını ve eksilerini anlatmaya çalışacağım.

Buradaki ve buradaki makalelerimde yeni evimizdeki ofis odamdan bahsetmiştim. Odayı ofise çevirme kapsamındaki çalışmalardan masa ve koltuk adımları tamamlanmış ve son bir eksik monitör kalmıştı. Monitör araştırmalarım bundan yaklaşık 5 ay öncesine dayanıyor. İhtiyaç ise şurdan çıktı aslında, şirketin vermiş olduğu bilgisayar 14″ boyutunda, bu bilgisayarın yanında bir de ofisten kaptığım 24″ monitör mevcuttu. Malum, yazılımcılar çift monitör olmadan çalışamaz. 24″ monitör bu anlamda iyi iş çıkartıyordu; ancak bilgisayarın 14″ monitörü biraz geri kalıyordu. Ek olarak şirketin monitörünü kullanmak istemiyordum, çünkü şahsi bilgisayarıma da bağlamam gerektiği durumlarda etik olmayacaktı. Böylelikle monitör araştırma maceram da başlamış oldu.

Önce çift monitör almayı düşündüm, örneğin 2 adet 32/34″ monitör alıp yan yana koyduğumda ihtiyacımı tam olarak karşılayacaktı; ancak çift monitör noktasında çıkmaza girdim. Şahsi bilgisayarımda sadece 1 adet görüntü çıkışı alabileceğim HDMI portu mevcut. Dolayısıyla kendi bilgisayarıma 2 monitörü bağlamam normal şartlar altında pek mümkün değildi. Diğer yandan şirket bilgisayarında da 1 adet HDMI portu mevcut; ancak sonraki makalelerimden birinde anlatacağım ürün ile type-c portundan hem bilgisayarı şarj edip hem de görüntü çıkışı alabileceğimi bilmiyordum. Gerçi bilsem bile şahsi bilgisayarıma sadece 1 monitör bağlayabilecektim. Dolayısıyla eşimin de önerisi üzerine 2 orta yerine 1 büyük monitör almaya karar verdim. Bu karar sonrasında zaten seçenekler ciddi anlamda azaldı.

Aslında ilk tercihim bu değildi. HDMI 1.4 çözünürlük kısıtını da düşünerek, ilk tercihimi Asus ROG Strix XG49VQ modelinden yana kullandım. Asus’un çözünürlüğü 3840×1080 idi ve bu çözünürlük HDMI kısıtının tam sınırlarındaydı. Yani bundan fazlasını zaten şahsi bilgisayarım destekleyemeyecekti. Üstelik bu çözünürlüğü de sadece 60Hz olarak destekleyebiliyordu, monitörün desteklediği 144Hz olmasına rağmen. Bakıldığında bu monitör ile devam etmek daha mantıklı geliyor; ancak monitörleri, cep telefonları gibi 3-4 yılda bir değiştirmek çok mümkün değil. 3-4 yıl sonra ben hâlâ aynı şahsi bilgisayarımı kullanacak mıyım bilemiyorum. Bir sonraki bilgisayarımın ise bu çözünürlükten çok daha fazlasını destekleyeceğinden eminim. Dolayısıyla ileriye dönük düşünüldüğünde HDMI kısıtının bir kriter olmaması gerektiğine karar verdim.

Bu karar sonrasında elimde çok da fazla bir seçenek kalmadı açıkçası. Ürünü bol taksitle Amazon üzerinden satın aldım. Deneme Prime üyeliği ile de ertesi gün teslimatı yapıldı. En korktuğum konu ölü piksel çıkmasıydı; ancak çok şükür herhangi bir ölü piksel mevcut değildi. Ürünün kurulumunu tek başınıza yapmanız biraz zor. Çünkü monitörün kendisi 15kg ağırlığında. Kurulumu basit; ancak kurulum sonrası yerden kaldırıp masanın üzerine koymak güç isteyen bir iş. Ayrıca masanın da bu ağırlığı kaldırması gerekiyor. Benim kullandığım masadan burada bahsetmiştim. Monitörü elbette geniş olan kol üzerine koydum ve iyice geriye doğru ittim ki masada herhangi bir sarkma oluşmasın. Buna rağmen masada bir miktar eğilme farkettim. Çok önemli bir eğilme değildi aslında; ancak yıllarca bu şekilde kullanılırsa masanın sonu iyi olmayacaktı, üstelik üzerinde böyle bir monitör varken. Dolayısıyla uzun ve kısa kolun birleşimine aldığım harici masa ayağından iki adet daha aldım ve koltuğun ve benim girişimi engellemeyecek şekilde bu ayakları da monitörün ayaklarının tam altına monte ettim. Şu an için gayet sağlam görünüyor, 2 aydır herhangi bir problem yaşamadım.

Ürünün özellikleri, 49″ büyüklükte ve 1000R kavisli bir yapıya sahip. 240Hz yenileme hızı ve 1ms tepki süresi mevcut. Maksimum çözünürlük ise, display port ile 5120×1440. Şahsi bilgisayarımda ben en fazla 3840×1080 kullanabiliyorum; ancak şirket bilgisayarında display port ile 5120×1440 çözünürlüğe ulaşabiliyorum. Ürünün diğer teknik özellikleri ise aşağıdaki gibi:

Son olarak ürünü satın aldıktan sonra Amazon’dan yediğim kazığı sizlere aktarayım. Ürünü bir Pazartesi günü X fiyattan sipariş verdim ve Salı günü teslim edildi. Kutuyu açıp kurulumları yaptıktan birkaç saat sonra fiyatını tekrar kontrol ettiğimde yaklaşık olarak 3.000TL daha ucuza satıldığını farkettim. Müşteri hizmetlerine durumu aktardığımda, birkaç gün içerisinde hesabıma hediye kartı tanımlanacağını ilettiler. Yaklşaık 1 hafta bekledim; ancak tanımlama olmadı. Bir sonraki Pazartesi günü tekrar yazdım ve 72 saat içerisinde tanımlanacağını söylediler. Bunun üzerine Salı günü ürünün fiyatı benim aldığım fiyatın üzerine çıktı. 72 saat sonunda tekrar iletişime geçtiğimde ise, önceki arkadaşların beni yanlış yönlendirdiğini ve bana hediye kartı verilemeyeceğini iletti bir görevli. Fiyat artık daha fazla olduğu için geri iade edip tekrar alma şansımı da bu şekilde ortadan kaldırmış oldular. Müşteriyi oyalama taktiği ile para kazandıklarını düşünüyorlar; ancak diğer taraftan birçok müşteri kaybettiklerini bilmiyorlar. Hesabımı direkt kapattım, çevremdekilere de zorunda olmadıkça Amazon üzerinden ürün almamalarını ısrarla söylüyorum. Sizin de aklınızda bulunsun. Ürünü merak edenler içinse: Samsung Odyssey Neo G9

Not: Bu makale biraz uzadığı için, geniş ve kavisli monitöre geçerken yaşadığım sıkıntıları ve güzel yönlerini bir sonraki makalemde anlatacağım.